saneleon hot sax vedio Indian Sex sexgals zorla sikiş Indian Sex tu egalore com cake farts porn hub Indian Sex kizumonogatari hentai planetsuzy ava addams Indian Sex pukejob abbywintersfree Indian Sex hwporner hrntaihaven Indian Sex okusama ga seitokaichou! hentai jinx blowjob Indian Sex lindsey woods anal gifwithsauce Indian Sex trash nurses 4 anonib alternative Indian Sex fnaf bonnie porn fuckyeahhotcouple Indian Sex mnfclub updates barbara borges nude Indian Sex jazmine miner nude dirtyakira porn Indian Sex shemale cum while fucked erome joi Indian Sex czech hunter 271 britney amber boobpedia Indian Sex tsunade cosplay porn kaity sun fuck Indian Sex cnnamador trike patrol celine Indian Sex teenshoplyfter tiffany thompson pov Indian Sex rachellromeo

Success Story

26 Mar
By: SED Admin 0

Ahlak konusunda en çok merak edilenler

Ahlak konusunda en çok merak edilenler

Bu da bazen dini vazifelerimizin aksamasına neden olabiliyor. Nefsimiz, “madem ihalaslı yapmıyorsun, öyleyse yapmasan daha iyi olur” gibi bir düşünce verebiliyor. Bu türlü hallerde “ihlasa riya kapısından girilir” sözünü işletmek mümkün olabilir. Çünkü farz ibadetler riya korkusundan dolayı da olsa asla terk edilemez. Müslümanın yapması gerekenleri yerine getirme ve yapmaması gerekenleri terk etme görevi ve sorumluluğu vardır. Riya olur düşüncesiyle bunları ihmal edemez. Öncelikle bir günah işlerken “Nasıl olsa Allah affeder!..” yaklaşımı yanlıştır.

Niyetebağlıdır, tevil edilirse küfür olmaz. Günah işleyeni, hainlik edeni, caniyianında cezalandırmaz anlamında söyleniyor ki, küfür olmaz. Sanki Allah’ın birşeyi noksan gibi böyle ifadeler kullanmak uygun değildir. İyi dense, harama helal dendiği için küfür olur;fakat yalan söylüyor, zâlim birine âdil diyor. (İyiişler, iyi günler, iyi yolculuklar) demeye saldırıyorlar. Hayırlı işler,hayırlı günler demek gerekiyormuş.

Haset, başkasının sahip olduğu bir nimeti, mevki ve makamı, üstün sayılan bir vasfı çekemeyerek, onun din kardeşinden alınmasını ve yok olmasını istemektir. Biz, haseti dilimizde kıskanmak ve çekememek diye ifade ederiz. Haset, İslâm ahlâk ve âdâbında kötü ve çirkin huyların başında gelir. Hasetin zıddı ve övgüye lâyık olan davranış ise gıbta, imrenmedir. Gıbta, kişinin, bir başkasının sahip olduğu iyilik ve güzelliklere, nimet ve faziletlere kendisinin de sahip olmasını arzu etmesidir. Fakat bunda başkasında bulunanın yok olmasını veya bulunmamasını istemek söz konusu değildir. Müslümanın, Müslüman kardeşine zulmetmemesi bir temenni değil bir emirdir. İslâm devletinin teminatı altında yaşayan zimmîler ve çeşitli din mensupları da aynı hükme tabidir. Esasen İslâm dini, her çeşit zulüm ve haksızlığın, herhangi bir insana yapılmasını caiz görmez. Ancak kendilerine ve başkalarına zulmedenlere karşı alınan tedbirler ve verilen ceza, zulüm ya da haksızlık olarak nitelendirilemez. İslâm, insanların şirkte ve küfürde kalmalarına, şirki ve küfrü meşru göstermelerine ya da yaymalarına müsamaha ve müsaade etmez. Böyle davrananlara karşı, Allah’ın emrettiği ve prensiplerini vaz ettiği ölçüler içinde hareket eder.

Vicdana ters düşen bir akılla amel edilmez. Bir hakikati vicdanen biliyorsak, onun olmadığına dair getirilen bütün aklî deliller demagojiden ileri gitmez. “Mü’minin işi hayrete şayandır. Zira işinin hepsi onun için hayırlıdır. Bu özellik yalnız mü’mine özgüdür\. Özel oyun stratejileri geliştir, kazanma şansını arttır. paribahis\. Zira sevinirse şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Başına belâ gelirse sabreder. Bu da onun için hayırlıdır.” (Riyâzüs-Sâlihin, 1/54). “Hoşlanmadığın şeye sabretmende büyük fayda vardır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/307) buyurmuştur. “Doğrusu kim Allah’tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa, çıkarmaz.” (Yusuf, 12/90). Aslında elden bir şey geldiği zamanlarda sabırsızlık gelmediği zamanlarda sabırsızlık göstermenin bir faydası yoktur ve lüzumsuz bir harekettir. Malikîler selamlaşma konusunda genç kadınla yaşlı arasında ayırım yapmışlardır. Dayandıkları delil, “kötülüğe giden yolu kapama (seddü’z-zerîa)” prensibidir. Bu hakikate binaen hayırlı bir evladın güzel hasletlerinden dolayı anne babasına sevap yazılır. Sefahat rüzgârları kat kat çelik istihkâmları delip geçen radyasyon şuaları misüllü, kalplerde, ruhlarda, vicdanlarda, iffetlerde, tedavisi çok müşkül derin cerihalar, rahneler açıyor. Bu milletin imanını, mukaddesatını, iffetini böylece vurarak onu benliğinden uzak, gayesiz, davasız ve şuursuz bir toplum haline getirmek gayretinde olanlar var. Kopya ile alınacak fazla bir puandan dolayı, bir başkasının hakkını alma durumu olacaksa, kul hakkına girmektedir.

Dünyada geçirdikleri zamanın ahiret yaşamları açısından çok kıymetli olduğunu bilerek  yaşadıkları süre boyunca vicdanlarına başvurarak boş söze dalmamaya büyük özen gösterirler. İktisatlı yaşamak insanın önemli, yüce ve ahlaki bir niteliğidir. İnsanla ilgili olarak iktisat “orta yolu tutmak, itidal ile hareket etmek, tutumlu olmak, gereğinden az veya çok harcamaktan kaçınmak” demektir. İşte bütün bu manalar, onun vicdanında kelimesiz olarak ve bilemeyeceğimiz bir keyfiyette mevcuttur. Ama gel gör ki, o vicdan, günah, isyan, yanlış fikirler ve bâtıl telkinlerle o kadar perdelenmiştir ki, sahibini Allah’a şükrettirmeye mecali kalmamıştır.

Üstelik kokusuyla başkasına da zarar vermektedir. Din, ayrıca ortak bir kültür oluşturur ve bu kültür atmosferinde kimse, kendini yabancı hissetmez. Çünkü din, her şeyden önce insanı ve insan fıtratını bilen Yaratıcı’nın koyduğu kaideler bütünüdür. Dinin sosyal hayatta etkinliği ölçüsünde, sosyal gruplar arasında kültürel uyuşmazlıklar azalır. Aile, dinin üzerinde önemli durduğu kurumların başında gelir. Aile kurumu ne kadar güçlü olursa, toplum da o oranda sağlam olacaktır. Bu sebepledir ki, yalnızca siyasi otorite olarak devletler değil, dinler de aileye büyük önem vermişler ve onu koruyucu şemsiyelerinin altına almışlardır. Bundan dolayı boşanma, dinlerde hoş karşılanmamıştır. İslâm dini, boşanmamayı yasaklamamış, onu mutlak gerektiren şartlarda bir izin olarak değerlendirmiş, fakat bunun Allah katında makbul bir eylem olmadığının üzerinde önemle durmuştur. Din, tesir sahibi olduğu toplumda aynı zamanda güçlü bir sosyal kontrol mekanizmasıdır.

  • Bu arada ulemânın devlet yönetiminden tedrîcen ayrılmak zorunda kalmasıyla İran’da Humeynî’nin çizgisinde değişiklikler görülmeye başlandı.
  • Bunun gibi atasözlerinin çoğu bir hadis-işerife dayanmaktadır.

Peygamber Efendimiz (sav) “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.” (Müslim, İman 149) buyurur. Çünkü “Kibir, hakkı inkâr ve insanların onurunu kırmaktır” (Müslim, İman 147). İslâm, insanların can ve mal güvenliğini, ırz ve namusunun korunmasını garanti altına alır. Bu garantiler öncelikle Müslümanların kendi aralarında sağlanır. Fakat netice itibariyle bütün insanlar için bu hakların kudsiyeti kabul edilir. İslâm, bunlara ilâveten insanların inanç hürriyetini ve akıllarını korumayı da esas alır.

Yüzyılın sonlarına doğru bu anlayış çerçevesinde siyasî partiler kuruldu. Ancak bu tür milliyetçi gelişmeler, Batılı anlamda Mısır ve Mısırlılar’la sınırlı bir düşünce sistemine değil Mısır’ın Osmanlılar’ın bir parçası olduğu fikrine dayanıyor, dolayısıyla İngilizler’in ülkeden çıkarılmasını amaçlıyordu. Kendilerini İslâm dairesinde kabul eden mezheplerden Yezîdîliğin Irak’ın bazı bölgeleriyle Türkiye’de Güneydoğu bölgesinin bazı yerleşim merkezlerinde az sayıda mensubu vardır. Nusayrîler’in yaşadığı yerlerin başında Suriye gelir. Türkiye’de Güneydoğu bölgesinde de bir grup Nusayrî mevcuttur.

Bu bakımdan, her Müslüman’ın en önemli vasfı edep, hayâ ve nezaket olmalıdır. Zira, mütedeyyin kimselerin en büyük şiarı bunlardır. İnsanın bedeni gıdalara muhtaç olduğu gibi, aklı da ilim ve edebe muhtaçtır. Dâvete icabet etmek, dâvet edilen yere gitmek, Müslümanlar için önemli vazifelerden biridir. Düğün davetlerine mutlaka katılmak gerektiği ve bunun vâcip olduğu hususunda İslâm alimleri görüş birliği içindedir. Bunun dışındaki dâvetlere katılmak sünnet ya da müstehabdır. Şu kadar var ki, haram ve günahların işlendiği dâvetlere icabet edilmesi dinimizde câiz görülmemiştir. Sağlığında kendisiyle beraber olanların, hastalığında da kendisinin yanında olduğunu görmek insanı sevindirir, moralini yükseltir, terkedilmediğini ve tehlikeli bir hali olmadığını anlar, sıhhatine tekrar kavuşacağını düşünür. Ayrıca din kardeşlerinin duasını alır ve kendisi de onlara dua eder. Hasta ziyaretinde bulunanlar, güzel temennilerde bulunur, sabır tavsiye eder ve hastanın moralini yükseltici sözler söylerler. Hastanın yanında uygunsuz sözler söylemek ve çok uzun süre kalmak doğru değildir.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *